7 Mart 2010 Pazar

DF ve son

DF kocaman! bilmemkactane metro hatti, dolmus-minibusler, vosvos taksiler, sehrin ortasinda kocaman bi park, muzeler (ama gerrrcekten coook), diego, frida, sokakta yemek, saticilar, yerliler vs vs...
burda butun latin amerikada gordugumuz hersey var. hatta reklam gibi ama daha fazlasi da var. yorum kismini sona birakip hemen fotolar...
duvar resmi gormekten baska bisiy gormeye vaktimiz kalmadi. cunku coook guzeller. rivera, orozco ve siquieros en bilinen ucluymus. en cok onlari gorduk.
ilk resimler palacio de bellas artes'ten.




Paseo de la Reforma sehrin en genis caddelerinden biri. ama zaten bissuru coook genis cadde var. meshur melek heykeli de ayni caddede. sehrin merkezi zocalo zaten ayri bi senlik alani. ruh temizleyenler, hip hopcular, saticilar, hepsi ayni yerde. dunyanin en buyuk meydaniymis...














bi kac gunlugune, bi konferans icin Valle de Bravo'ya gittik. Alejandro bizi annesinin evinde misafir etti. cooook sakin bi yer, guzel bi ev ve anne yemekleriyle bi kac gun gecirdik. bi yandan da latin amerikanin bi kisim akademisyeniyle sosyallestik...










Valle de Bravo'dan donuste mural gormeye devam ettik. En son UNAM'i gorduk. Meksika ozerk universitesi. latin amerikanin en buyuguymus. 280.000 ogrenci, 31000 hoca gibi bisiyler okuduk rehberde. fotograf kutuphaneden...













daha goremedigimiz bir suru yer var. soyliycek daha fazla bisiy de yok. bu sehri, memleketi, insanlarini, genel olarak her seyi cok sevdik.















eh bugun son gun. birazdan biniyoruz ucaga. birisi self-reflection demisti. onu da donunce beraber yapalim diyoruz. herkesi cok ozledik! iyi ki geldik, ama iyi ki donuyoruz...

meksika toparlamasi

Yine geciktik. hatta en sona biraktik. bi kac saat sonra donuyoruz. ama meksikayi anlatmadan, burayi toparlamadan donmeyelim dedik...

en son yazidan beri mayalari ve buradaki daha bir suru yerli halkin sehirlerini gorelim diye yola ciktik. plajlari, ki karayip, pasifikten bahsediyoruz, atlayarak, planimizi yaptik. ilk durak cancun. soyliycek fazla bisiy yok. inanilmaz bi cografyayi amerikalilar ve 5 yildizlilar sarmis. hersey turizm. bizim derdimiz etrafindaki, chichen itza, tulum ve coba'yi gorebilmek. kolay olsun diye tur aldik. pisman olduk. biraz mcdonalds turizmi. haydi hoop, otobuse, hoop dukkana, hoop yemege... eh en sonunda 3 saatte hizli bi turla kentleri gorduk. tulum ve coba icin yeterli zamandi. ama chichen itza'ya yetmedi. coook etkileyiciydi. bu resim devasa maya takvimi. ayi, gunesi cok net hesaplayip, 365 gun 20 saate, 52 yillik donguye kadar, bu piramidi ona gore yapmislar. tabii bi 2012 mevzuu da var. "onu da sonra anlatiriz..."











tulum kucuk. ama bulundugu yer inanilmaz! denize sifir. onunde mercan kayaliklari. kaplumbagalarin yumurtladigi, turistlerin kenarindan denize girdigi cok guzel bi yer...










coba ise ormanin icinde yuruyerek gidilen bi yer. sanki hic bisiy yok gibi gorunuyor. sonra piramitleri gorunce anliyosun. bi de tepesine cikinca pek leziz oluyor.












Cancun'dan Merida'ya gittik. Orada da Uxmal'i gormek derdindeyiz. Merida kolonyal binalarin iyi korundugu cok guzel bir sehir. bize karnaval surprizi de yapti. Tabii brezilyanin karnavaliyla herhalde karsilastirilamaz, ama kendi halinde, yaslilar, engelliler, cocuklarin yaninda bildigimiz tangalarin gecidi olan degisik bi karnavaldi.










Uxmal icin bu sefer, kendin pisir kendin ye yaptik. kitabimizi aldik, otobuse binip gittik. iyi ki de oyle yapmisiz. butun gunu icinde dolanarak gecirdik. en iyi korunmus yerlerden biriydi. ozellikle giristeki piramit ve duvarlar cok etkileyiciydi.






Merida'dan Campeche'ye gittik. Meksika'da bi cok sehir Unesco'nun dunya mirasi listesine girmis. Campeche'ye de onun icin gittik. burasi da guzel, kucuk bir sehir. yine kolonyal binalar. ama fazla bisiy yok. bi gece kalip Palenque'ye devam ettik. Palenque bizi cok heyecanlanadiriyordu. Cok buyuk ve en cok bilinen antik sehirlerden biri. ya da meksika'nin machu picchu'su. iki gun ayirdik. bi gun sehri, bi gun de muzeyi gezdik. tropik ormanin icinde olmasi cok etkileyiciydi. bazilarina gore indiana jones filmi sahnesi gibiydi...






Palenque'den Chiapas'a, San Cristobal de las Casas'a gittik. En sevdigimiz sehir burasi oldu. biraz turistik tabii ama yine de el sanati, zapatistalar, yerliler, revolucion diye bi bar, kolonyal evler, hippicanlar... hepsi bi aradaydi. 4 gun kaldik. sehirde gorulecek yerler disinda, san juan de chamula ve oventik'e gittik. oventik'i sonra anlatiriz... fotograf san juan de chamula'dan. kilise sinkretizmin guzel ornegi. hristiyan haci ayni zamanda yerlilerin hayat agaciyla ayni seymis. ama uc haci yan yana ve cam agaci dallarini karistirarak kullaniyorlar. dualar, ibadetler ve saire tzotzil dilinde yapiliyor. uj bej merhaba nasisiniz biz de ogrendik...










oventik bir zapatista koyu. butun koy binalarinin duvarlari resimlerle kapli. ozerk yonetim. sadece fotograf cekmeye izin var. koydekilerle de konusmak yasak...










Mexico city'den onceki son durak Oaxaca'di. Hem sehir ilgincti hem de yakininda Monte alban diye baska bir antik sehir vardi. yerli kulturuyle el sanati karismis, icine biraz da modern sanat katmislar. guzel bi sehir olmus. bi de mezcali meshur. tekilanin baska bi cinsi, kurtlu tekila aslinda. fotograf bi mezcaleria'dan.










Meksika'da bu sene bagimsizligin 200ncu, devrimin 100uncu yili kutlaniyor. onun icin yeterince emiliano zapata, pancho villa fotografi, stencili gormek mumkun etrafta. herkes bundan bahsetmeyi, kutlamayi da seviyor. onemli tabii, her memlekete nasip olmuyor toprak reformu...






Monte Alban bizim gordugumuz en son antik sehir oldu. baska yorum yok...









oaxaca'dan basladigimiz yere donduk. bu sefer DF'te (burda oyle diyorlar Mexico City'ye) merkezde kaldik. onu da ikinci bi yaziyla anlatalim dediiiik...

16 Şubat 2010 Salı

meksika 101

Metepec'te bir gun...
Meksika girisimiz uzun oldu. Vizemiz eski tipmis. onun icin azcik dolandik havaalaninda. cikmadan once sortlari pantalonla, tisortleri kazakla kuvvetlendirdik. hava yagmurluydu. otobuse binip toluca'ya yola ciktik. orda bizi alejandro karsiladi. Toluca Mexico city'den yaklasik 60 km uzakta. kosta rika sarsintisindan sonra, balli sicak sut, efendim, mi casa es su casa durumu iyi geldi. kullanmadigi bi evini bize verdi. evde kalmayi ozlemisiz. ama unutmamisiz. hemen rahatina saliverdik. dvd izle, uzun kahvalti et vs... tek derdimiz sehre inmek icin en az iki saat gerekiyor. neyse biz de hemen inmedik. zaten yagmur vs, metepecte alisveris, dolanmacayla bi iki gun gecirdik.
bu fotograf oluler gununden, katarina. ekim sonunda kutladiklari bi bayram icin yapiyorlarmis. halloween'in meksika versiyonu. heralde de orijinali. hasi. ozu...











Mexico City'de Templo Mayor muzesi

Sehir merkezi inanilmaz guzel. kalabalik, turistik vs. ama cok guzel. eski sehir, tenotchtitlan, tam ayni yerde golun uzerinde kuruluymus. ispanyollar once golu kurutmuslar, sonra da onlarin buyuk tapinaginin ustune katedrali dikmisler. tabii onun taslarini kullanarak. neyse, 70lerde bi bakmislar sehir merkezinin altinda koca tapinak duruyor. simdi meydanin ortasinda arkeolojik kazi yapiliyor. yaninda muze. bu fotograf da o muzedeki bir suru ilginc parcadan biri. simdi aztek, maya kulturu hedesi yapmadan, bu adam gardiyan pozisyonundaymis diyelim. sonra da anlatamayacagimiz gibi, olabildigince takip ettik, genelde cok zor anladik. onemli olan surec dedik...







Toluca botanik bahcesi, cosmovision
efenim, alejandro'nun evinin oldugu toluca'nin muhim binalarindan. bahcenin bi onemi yok. bina eskiden pazar yeriymis. eifel'in bizzat kendisi yapmis. ama sonra toluca'li bi artiste bu vitraylari yaptirmislar. 6 yil surmus. cok guzel olmus...














Xochimilco'da pazar ogleden sonra.
alejandro ve hector'la aztekler nehrin uzerine nasil sehir kurmuslar, simdi aileler nasil pazar gunlerini boooyle sefa icinde teknelerin uzerinde piknik yaparak geciriyorlarmis diye gormeye gittik... bu sakin geziden sonra da antropoloji muzesinde bi yerel dans gosterisi izledik ki, cok renkli, cok keyifliydi...




12 Şubat 2010 Cuma

son etaba girerken

Yine yazamadik. ama bu sefer gecerli sebeplerimiz var.

son etap, salvador'dan donusle basladi. sao paulo'dan dogru florianapolis'e yola ciktik. florianapolis'te adanin kuzey tarafini gorelim istedik. uzun sure kalacak yer aradiktan sonra Canasvieras'ta yer bulduk. Meger florianapolis arjantinli teenagelerin en favori mekaniymis. sabaha kadar hostelde gurultu patirti. ertesi gun santhinho plajina gittik. gittigimiz en guzel plajlardandi. butun gunu orada gecirdik. her yer arjantinli doluydu diyebiliriz...

florianapolisten porto alegreye gittik. sosyal foruma, kitalararasi genclik kampina felan kaydimizi onceden yaptirmistik zaten. gece otobusu porto alegreye sabaha karsi vardi. kamp yerine vardik. aliskin oldugumuz kamp manzarasi diyebiliriz. sendikalar, sosyal hareketler herkesin standi, degisik gruplarin cadirlari vs... ufak denebilecek bi yemek alani, iki uc sahne... tamam dedik, burasi orasi. fekat yagmur belimizi buktu. ama hazirlikliydik. etkilenmedik.

derdimiz toplanti takip etmek. onemli hareketleri, amcalari teyzeleri dinlemek. ama toplantilar bu sene "desantralize" oldugu icin porto alegre etrafindaki 6 sehirde yapiliyomus. sadece merkeze gitmemiz yaklasik 3 saat suruyordu. onun icin zorlandik. bi gun lula'yi dinlemeye gittik. atti tuttu, kalabalik alkisladi. bi gun ogleden sonra bi toplantiya gidebildik. yani biz gidip gelmekten toplanti takip edemedik. kapanisa yetistik ama. aman efendim, stratejiler gelistirceklermis, artik hareket etmenin vakti gelmis... hepsi dakarda olcakmis... peki...

havaalani yakininda bi otel bulup son gece bateri sarj ettik. ertesi sabah 5te yolculuk basladi. ucak lima aktarmali san jose, costa rica'ya. onceden baktik, costa rica dogal park dolu. bi tanesini sectik. manuel antonio. hem deniz kenari, hem dogal park vs... san jose'de coca cola terminalinden bi otobusle manuel antonio'ya vardigimizda toplam 20 saattir yoldaydik. ama neyse, degdi dedik. ertesi gun hemen kendimizi verdik dogal parka. maymunlar, rakunlar, hindistan cevizi agaclari... yattik, parkin etrafinda yuruduk vs... sonraki gun de hostelden hic cikmayalim dedik. Quepos'a inip, alisveris yaptik. arjantinli oscara yol sorduk, yarim gununu bizimle gecirdi. en ucuz baligi, supermarketi vs. hepsini gosterdi. aksam mangalda muz yapragina sardigimiz baligi yaptik. deneysel yerel mutfak olayi...

cantalarimizi hazirlayip mutlu mesut yattik. sabah dogrudan havaalanina gidecegiz. bi uyandik kapi acik. cantalar yok. polis molis... sabah olunca costa rica FBI'ina gittik, OIJ. raporumuzu aldik. ordan devam. aksamustu ucak san jose, mexico city.

dolayisiyla bu kismi fotografsiz geciyoruz.

simdi cancun'dayiz. meksikanin son etap olmasina karar verdik. simdilik iyi bir karar gibi gozukuyor.

22 Ocak 2010 Cuma

brezilya fotolari

yaklasik 1 aydir bisiy yazmamisiz. resimlerle hizli bi anlatalim dedik...
(sonunda bitirdik...)


1- iguazu.
brezilyaya iguazu'dan girdik. arjantin, paraguay ve brezilya sinirinda. bir kac tane buyuk selale var, ama toplam 275 tane selale varmis. en buyugu degilmis de, en cok selale olaniymis. tamamen turistik. selalelerin arjantin tarafindaydik. brezilyaya gore daha ucuz bu taraf. gormek guzeldi.







2- ilha do campeche, florianapolis
gercekten brezilya florianapolis'te basladi. iguazudan otobusle vardik. sehir bi adada. ama adanin her tarafi ayri guzelmis. guneyinde marcelo ve ailesinin kiraladigi evde kaldik. sehir icin cok bisiy diyemiycez ama guneydeki plajlar daha sakinmis. oyleydi. ama bi tekneyle karsisindaki baska bi adaya gittik. orasi ilha do campeche. sonunda beyaz kumlar, piril deniz vs... bundan sonraki benzer fotolarda sadece neresi oldugunu soyliycez.







3- bertioga
floripa'dan ilk durak curritiba. yemekte tanistigimiz gilson bize hem sehri gezdirdi, hem de bi rota onerdi. santos uzerinden bertioga. etrafinda bir kac kasaba var. guzel, genis plajlar. bi de plaj kenari dev aynali binalar. yol boyunca ve brezilya etabinin bazi kisimlari yagmurlu. bazen firtinali. dili her zaman anlayamiyoruz.









4- ece, unzile rioda
rio yolunda, bertioga'dan sonra punta leste diye bi yerde kalip devam ettik. rio'nin disindaki kampingde kalicaz. cadirimiz, buz kutumuz, haziriz yane. rio buyuuuuuk! sehrin icine metro gibi otobanlar yapmislar. kirmizi hat, sari hat. kampingi bulduk. bi iki sehre git gelden sonra ertesi gece, ece ve ugurla copacabana'da bulustuk. sansli arkadaslarimiz tam sahnenin onundeki otelde kaldiklari icin, yilbasini orda gecirdik. otelin de etinden, sutunden faydalandik. 15 dakika sahane fisek gosterisi. sonra sadece kalabalik. dediler ki 2 milyon kisi oluyormus rio'da yilbasinda. sayamadik. ama iki blogu 40 dakikada yuruyebildik. ayin tam 1i gunu ece ve ugurla barra plajina gittik. bu ordan.







5- naiara ve ailesiyle, rio das ostras
kosarak kactigimiz rio'dan arail do cabo'ya vardik. 6 aylik uyesi oldugumuz camping clube do brasil'e cadiri attik. kucuk bir balikci koyu. fakat yilbasi sonrasi tatil. biz de butun brezilyayla beraber tatildeyiz. her yer kalabalik. arkadasimiz naiara'yi aradik. bizi rio das ostrasa cagirdi. onun ailesi de tatilde oldugu icin kalabaliklar. 9 kisiydiler. 11 olduk. cok guzel misafir edildik. masada portekizce anlastik.








6- rio das ostras
Bu fotograf da rio das ostras'tan. biraz artistik, di mi?








7- rio de janeiro, santa tereza
Ve evet gordugunuz grafiti de oradan, heryer bunlarla doluydu.. Rio`nun o holleeey plaj gunes samba turist kalabaligindan baya baya uzak, sakin, kucuk dukkanlarin, kafelerin oldugu, kafelerinde canli muzik falan, cok guzel evleri, sokaklari olan bir mahalle ve guzeldi iste, kesmekesten sonra iyi geldi.. Tabii Rio bundan ibaret degil, iki aksam da lapaya gittik, orasi da bi garip koca bir cadde dolusu kucuk barlar ama tabii hava sicak, riolular durur mu barda? sokaklar dans eden guzelll arkadaslar, caipirinha ve etc saticilari, ve iste cok kalabalik zaten topu topu 2 gece 1 gunumuz vardi.. sozum ona ertesi gun iste sabah erkenden corcovadoya gidicez, haci olucaz devasa Isa heykelinin altinda, iki fotograf cekicez ve paratye yola cikicaz amma, tabii sezon, sira coktu, akilli belediye de teleferik saatlerini 2 saatte 1 koymus.. Bekleyemezdik, biraz etrafa bakinip yola koyulduk..






8- paraty
Paratye aksamustu vardik, sansli biz kampingimiz denizin hemen onundeydi, ama gel gorki bir onceki hafta cok sel oldugu icin deniz camurdu.. keyifsizdi ama yine de rahatti.. Aksam sehir merkezi, koca koca taslar dosenmis sokaklar, rengarenk alcak binalar, tabii yine cok kalabalik, burdan sonrasinda bir daha bahsetmeyecegiz iste her geceye sokaklarda dans eden insanlari siz ekleyin.. Ertesi gun yol oncesi 20km otedeki Trinidadeye gidicez.. Daracik, zor bir yol, in cik ve sonunda plaja varis, buyuk pismanlik, deniz cok guzel heryer kamping, belli guzel kafasi.. neyse denize gir oraya buraya yuru ve yola cik, sao pauloya gitmeliyiz koca sehir icin sadece 2 gunumuz var sonra da ucagimiz..






9- sao paulo, villa madalena
Vardigimizda gecti, tabii zar zor yolunu buldugumuz hostel rezervasyonumuzun artik olmadigini haber verdi boylelikle Formule1 otel zincirini ve Brezilya hostellerinin baya kazikci oldugunu kesfettik.. Ucuz oda, beyaz carsaflar daha ne isteriz? Ilk gun hemen 2 muze, bir park patlattik hizlicana ertesi gun ise villa madelena.. Burasi hakkinda hicbirsey bilmiyorduk sadece ilk vardigimiz gun hosteli ararken gormustuk burayi, daracik sokaklardan olusan inisli cikisli bir mahalle yine ama duvarlari sadece grafiti ya da stencil iste ne derseniz ve inanilmaz hepsi birbirinden guzel, cok basarili.. Daha sonra anladik ki bu bu sehrin genelinde var.. Artik hazirlanmamiz gerekiyor, sabah cok erken ucagimiz var, Salvadora gidiyoruz, sanirim Brezilya`da ilk kez bu kadar heyecanliyiz..






10- salvador
salvador, rehber kitaplarin soyledigi gibi, brezilyanin en siyah bolgesi. anladigimiz kadariyla brezilya kuzeye gittikce fakirlesiyor. salvador da buna iyi bir ornek. biraz fazla turistik. o kacaman etekli zenci ablalar buradanmislar. o etekler orixa'lari, kendi dinlerindeki yari-tanrilari temsil ediyormus. michael jackson'un, allah rahmet eylesin, bi klibini de cektigi yer burasiymis. hani su icinde bissuru davul olan klip. davul okullari gecitler yapiyorlar. ote yandan sehir aslinda 2.5 milyon. ama biz taksim civarinda kaldik. aksam guzel bi konsere denk geldik. sambatronica. yine caipirinha, hep caipirinha!







11- boipeba yolu
salvadorda iki geceden sonra, yakinindaki boipeba, morro de sao paulo ve itacare icin yola ciktik. boipeba yolu, bizi yordu. once feribotla itaparica'ya gectik. ordan otobusle valenca. valenca'dan bi otobus nehir kenarinda bi tekneye goturdu. bindigimiz tekne nehirde ilerlemeye baslayinca gevsedik. fotograf ordan. boipeba kucuk guzel bi ada kasabasi. yemekten sonra yerel bi torene denk geldik. yasli teyzelerin beyaz elbiseleriyle sarki soylemelerini izledik. ertesi gun yakinindaki bi iki plaja yuruyup morro de sao paulo'ya yola ciktik.







12- morro de sao paulo
Morro'ya giden yolun valenca'dan gectigini bilmiyorduk. aslinda adanin obur tarafi ama yine de uzun surdu. gec bi vakit vardik. tekneyle yaklasirken uzaktan gozumuze bi yer kestirdik. sehrin disinda. 10 dakikalik yuruyusten sonra berni'nin yerine vardik. bugune kadar kaldigimiz en guzel yerdi. bi gun kalip devam edicektik, bi gun daha kaldik. bu da kaldigimiz yerden plajin fotosu. eh, evet, cok rahatti...







13- itacare, eduardo ve acar
itacare'yi gormezseniz olmaz dediler. biz de devam ettik. yine valenca'dan otobusle bu sefer itacareye vardik. don dolas, kalicak bi yer bulduk. ocagin 19u oldu. hostel sahibi arjantinli, ama dedesi ermeni cikti. tabii hrant dink vs konusurken ertesi aksam bizi yemege davet etti. bu fotograf da, arjantinli anne babanin bahia aksaniyla portekizce konusan 2 yasindaki kizlari acar'in fotografi. itacare'de de guzel plajlar gorduk. yine hindistan cevizi agaclari, beyaz kumlar vs vs...

5 Ocak 2010 Salı

buenos airesten son fotolar




sirasiyla:
colonia'dan buenos aires goruntusu. colonia'da biz. tigre yolunda pisikletler kenarda, trende...
cok yakinda: brezilya'da isler nasil isler?

28 Aralık 2009 Pazartesi

Gec gelen buenos aires yazisi…

Yazi gec geldi, cunku sasirdik kaldik. Ya da sasirmadik da sozum ona yerliler, doga diye ciktigimiz yolda gidip en Avrupali sehirde tikandik kaldik diyelim. Doya doya, bayagi da isteye isteye... Geldik, gorduk, cikamadik…

Ilk planda Buenos Aires’te bi bucuk hafta kaliriz demistik. Giristen iki hafta oldu. Sonra, e gorusmeler var, bi hafta daha kalalim dedik. Etrafini gormedik deyip bi hafta daha derken, 4 hafta kaldik. Iyi de yaptik. Ama simdi nasil anlaticaz, neresinden tutucaz bilemiyoruz.

Sili’den cikisimiz, girisi olmasini istemedigimiz bi cikisti. Dolayisiyla arjantine girmek bizim icin kilometre tasiydi. Sonunda girdik dedik. Mendoza’ya geldik once. Hemen hersey degisti. Ortalikta hic yerli yoktu, aksine herkes sarisin, kumral renkli gozlu vs… bildigin evropali hesabi. Genis caddeler, herkesin soyledigi hesapli ve sahane biftekler, sarap vs… hemen daldik… Buenos airese devam ettik. Otobus piril, ustune bi de bingo oynadik otobuscene. Boyle bi hep beraberiz havalari…

Buenos airese gelince de otogarda hemman kalicak yer baktik. Palermo bizim semt oldu. Biz Cumartesi vardik, kizlar (Asli, Didem) pazar geliyordu. Sozde bi kac haftaligina, hostel el candil’le anlastik. Bilmiyorduk ki orda 3-5 oda degistiricez, sahipleriyle arkadas olucaz felan…

Ilk gun avenida cordoba’da alisverise verdik kendimizi. Daglar, bayirlar, jungle’dan sonra sehre adapte olmak icin ne gerekiyosa aldik. Ertesi gun kizlari karsilamaya havaalanina gittik. harala gureleden sonra, diger bi asliyla bulustuk. Bu asli bu hikayede gecen 3. asli bu arada, du bakalim. Diger Asli doktora arastirmasinda, Turkiye-Arjantin, darbeler vs. ilgili uzun uzun konustuk, tartistik. Duzenli takip eden birinden (biz internetle ilgili her konuda cok beceriksiziz ya burda) ince haberler aldik. Olan bitene uzulduk, sinirlendik…

Hatirladiklarimiz; pazar gunleri san telmo’ya gitmeye calistik. Sokakta hippiler, incik boncukcular, antikacilar, eskiciler… her yer arty-farty dizaynlar felan, sadece o kadar degil tabii bayagi muzikli dansli sokaklar… Ilk bi iki gun kredi kartiyla para cektik/cekemedik, odedik/odeyemedik telasiyla florida sokaginda yukari asagi yaptik. Neyse ki kizlar sonunda el calafate’ye ucak biletlerini aldilar. Ondan sonra ne diyelim, hermeto pascual, salinas, manu chao gibi meshor artizleri dinledik. La confiteria’da tango denedik. Aramizdaki bazi odunlar icin hiiic kolay diildi (onlar kendilerini bilir). Kizlar gitti, geldi. Biz hep el candil’deydik. Bi ara rollerblade felan yaptik, puerto madera’da. Serrano meydanindaki el taller mekanimiz oldu vs. vs…

Unzile Ispanyolca dersi almaya karar verdi, sonunda. Hocasi, bay serebrenik ve esi bizi bi Pazar yemege cagirdilar. Diller, arjantin, turkiye, 5 saat kadar sohbet ettik. Zamaninda diktadan kacip kanarya adalarina yerlesmisler. Demokrasi gelince, onlar da gelmis. Dolayisiyla askerler neler yapiyor, nasil yapiyorlar da konustuk. Ama bu konu zaten arjantinde su yuzunde. Eski mekanize birlik okulu, dikta zamani iskence ve cezaevi olan yer artik muze gibi, antropologlarin calistigi, rehberlerin nerelerde iskence yapildigini anlattiklari bir yer olmus. Plaza de mayo anneleri gibi kaybedilenlerin buyukbabalari ve cocuklari da hesap soruyorlar. Justicia y castigo, adalet ve ceza! Serebrenik hocayla esine boynumuz bukuk kaldi tabii. 30 sene oncesini yargilamak bi yana biz yeni emeklileri taburcu edip gonderiyoruz, anayasaya dokunan yok, diyemedik…

Buenos aires bizi yuttu, biz de musaade ettik. Cunku sehir coook guzel. Bi kere yesil. Genis caddeler, agaclar, parklar, her yerde seyredilecek grafitiler… aksamustu oldu mu millet her yerde spor yapiyor. Bir suru kucuk dukkan, hepsinde ilginc ilginc seyler. Gece 11 gibi ancak yemege oturuyorlar. E biz de adapte olduk, cok hizli.

Son iki gun bisikletle dolandik. Mataderos (sehrin obur ucu), Tigre’ye trenle gitmek gibi atraksiyonlar yaptik. Iki gunlugune Uruguay’a gectik. Feribot uc saatte colonia’ya vardi. Bi gece orda kalip ertesi gun montevideo’ya gittik, donduk. Colonia buyuk sehirden sonra iyi geldi. Sakin, nehir kenari, yesil, manzarali vs… Montevideo da baska bir buyuk sehirdi… soylenecek pek de bisiy yok…

Bi de eklemek gerek, Franco bizi buenos aires’te bi japon lokantasina goturdu. Deli, 70 yasinda bi japon, sadece iki masaya kendisi pisirip servis yapiyo. Ama gerrcekten iyi degil aklen. Adam ikinci dunya savasinda kalmis, bulundugu tarafi da hic degistirmeden. Bayiliyor Almanlara… hala… (anladiniz siz onu). arada “Uskudara gider iken” diye sarki soyleyip, sonra da firca cekiyor.

Eof! Sonuc olarak Buenos Aires’te cok vakit harcadik. Kipirdayamadik. Pisman miyiz, degil miyiz henuz bilmiyoruz!

En sonunda Iguazu’ya bilet aldik. Iguazu’da Henrique’yle bulustuk. Iguazu paraguay, brezilya ve arjantin arasinda bi yer. 275 selale var. Henrique bizi alip brezilya tarafina gecirdi. Sonra yine donduk. Ertesi gun de arjantin tarafindan selaleleri gezdirdi. Bi sonraki gun de selalelerin dibine giden bota binmeye diye tekrar selalelere gidip, islanip donduk. Hostel’de sonunda bi parilla (mangal!!) yapabildik.

Iguazu’nun bizim icin onemi 30 ocak icin meksikaya ucak bileti almak oldu. 3 aydir ilk defa donus haricinde bi tarihimiz var artik. Ama sonra kosarak brezilya’ya gectik.
Simdi, Brezilya’da, florianapolis’te, adanin guneyindeyiz. Rezervasyon yaptirdigimiz hostele giderken otobuste tanistigimiz arjantinli arkadasinin evini onerdi. Kucuk bi koyde, turist olmayan bi yerde kaliyoruz. Simdilik plan, yarin araba kiralayip brezilyayi arabayla gezmek. Ha brezilya derken, kucuk bi kismini, cunku cooook buyuk memleket... Planin bi baska parcasi da ay sonunda porto alegre’deki sosyal foruma gitmek. Ona da kayit felan yaptirdik, haziriz yane…

Simdi, arjantin icin ne diyelim? kisaca cok guzel! Ilk defa kacmadik.