7 Mart 2010 Pazar

DF ve son

DF kocaman! bilmemkactane metro hatti, dolmus-minibusler, vosvos taksiler, sehrin ortasinda kocaman bi park, muzeler (ama gerrrcekten coook), diego, frida, sokakta yemek, saticilar, yerliler vs vs...
burda butun latin amerikada gordugumuz hersey var. hatta reklam gibi ama daha fazlasi da var. yorum kismini sona birakip hemen fotolar...
duvar resmi gormekten baska bisiy gormeye vaktimiz kalmadi. cunku coook guzeller. rivera, orozco ve siquieros en bilinen ucluymus. en cok onlari gorduk.
ilk resimler palacio de bellas artes'ten.




Paseo de la Reforma sehrin en genis caddelerinden biri. ama zaten bissuru coook genis cadde var. meshur melek heykeli de ayni caddede. sehrin merkezi zocalo zaten ayri bi senlik alani. ruh temizleyenler, hip hopcular, saticilar, hepsi ayni yerde. dunyanin en buyuk meydaniymis...














bi kac gunlugune, bi konferans icin Valle de Bravo'ya gittik. Alejandro bizi annesinin evinde misafir etti. cooook sakin bi yer, guzel bi ev ve anne yemekleriyle bi kac gun gecirdik. bi yandan da latin amerikanin bi kisim akademisyeniyle sosyallestik...










Valle de Bravo'dan donuste mural gormeye devam ettik. En son UNAM'i gorduk. Meksika ozerk universitesi. latin amerikanin en buyuguymus. 280.000 ogrenci, 31000 hoca gibi bisiyler okuduk rehberde. fotograf kutuphaneden...













daha goremedigimiz bir suru yer var. soyliycek daha fazla bisiy de yok. bu sehri, memleketi, insanlarini, genel olarak her seyi cok sevdik.















eh bugun son gun. birazdan biniyoruz ucaga. birisi self-reflection demisti. onu da donunce beraber yapalim diyoruz. herkesi cok ozledik! iyi ki geldik, ama iyi ki donuyoruz...

meksika toparlamasi

Yine geciktik. hatta en sona biraktik. bi kac saat sonra donuyoruz. ama meksikayi anlatmadan, burayi toparlamadan donmeyelim dedik...

en son yazidan beri mayalari ve buradaki daha bir suru yerli halkin sehirlerini gorelim diye yola ciktik. plajlari, ki karayip, pasifikten bahsediyoruz, atlayarak, planimizi yaptik. ilk durak cancun. soyliycek fazla bisiy yok. inanilmaz bi cografyayi amerikalilar ve 5 yildizlilar sarmis. hersey turizm. bizim derdimiz etrafindaki, chichen itza, tulum ve coba'yi gorebilmek. kolay olsun diye tur aldik. pisman olduk. biraz mcdonalds turizmi. haydi hoop, otobuse, hoop dukkana, hoop yemege... eh en sonunda 3 saatte hizli bi turla kentleri gorduk. tulum ve coba icin yeterli zamandi. ama chichen itza'ya yetmedi. coook etkileyiciydi. bu resim devasa maya takvimi. ayi, gunesi cok net hesaplayip, 365 gun 20 saate, 52 yillik donguye kadar, bu piramidi ona gore yapmislar. tabii bi 2012 mevzuu da var. "onu da sonra anlatiriz..."











tulum kucuk. ama bulundugu yer inanilmaz! denize sifir. onunde mercan kayaliklari. kaplumbagalarin yumurtladigi, turistlerin kenarindan denize girdigi cok guzel bi yer...










coba ise ormanin icinde yuruyerek gidilen bi yer. sanki hic bisiy yok gibi gorunuyor. sonra piramitleri gorunce anliyosun. bi de tepesine cikinca pek leziz oluyor.












Cancun'dan Merida'ya gittik. Orada da Uxmal'i gormek derdindeyiz. Merida kolonyal binalarin iyi korundugu cok guzel bir sehir. bize karnaval surprizi de yapti. Tabii brezilyanin karnavaliyla herhalde karsilastirilamaz, ama kendi halinde, yaslilar, engelliler, cocuklarin yaninda bildigimiz tangalarin gecidi olan degisik bi karnavaldi.










Uxmal icin bu sefer, kendin pisir kendin ye yaptik. kitabimizi aldik, otobuse binip gittik. iyi ki de oyle yapmisiz. butun gunu icinde dolanarak gecirdik. en iyi korunmus yerlerden biriydi. ozellikle giristeki piramit ve duvarlar cok etkileyiciydi.






Merida'dan Campeche'ye gittik. Meksika'da bi cok sehir Unesco'nun dunya mirasi listesine girmis. Campeche'ye de onun icin gittik. burasi da guzel, kucuk bir sehir. yine kolonyal binalar. ama fazla bisiy yok. bi gece kalip Palenque'ye devam ettik. Palenque bizi cok heyecanlanadiriyordu. Cok buyuk ve en cok bilinen antik sehirlerden biri. ya da meksika'nin machu picchu'su. iki gun ayirdik. bi gun sehri, bi gun de muzeyi gezdik. tropik ormanin icinde olmasi cok etkileyiciydi. bazilarina gore indiana jones filmi sahnesi gibiydi...






Palenque'den Chiapas'a, San Cristobal de las Casas'a gittik. En sevdigimiz sehir burasi oldu. biraz turistik tabii ama yine de el sanati, zapatistalar, yerliler, revolucion diye bi bar, kolonyal evler, hippicanlar... hepsi bi aradaydi. 4 gun kaldik. sehirde gorulecek yerler disinda, san juan de chamula ve oventik'e gittik. oventik'i sonra anlatiriz... fotograf san juan de chamula'dan. kilise sinkretizmin guzel ornegi. hristiyan haci ayni zamanda yerlilerin hayat agaciyla ayni seymis. ama uc haci yan yana ve cam agaci dallarini karistirarak kullaniyorlar. dualar, ibadetler ve saire tzotzil dilinde yapiliyor. uj bej merhaba nasisiniz biz de ogrendik...










oventik bir zapatista koyu. butun koy binalarinin duvarlari resimlerle kapli. ozerk yonetim. sadece fotograf cekmeye izin var. koydekilerle de konusmak yasak...










Mexico city'den onceki son durak Oaxaca'di. Hem sehir ilgincti hem de yakininda Monte alban diye baska bir antik sehir vardi. yerli kulturuyle el sanati karismis, icine biraz da modern sanat katmislar. guzel bi sehir olmus. bi de mezcali meshur. tekilanin baska bi cinsi, kurtlu tekila aslinda. fotograf bi mezcaleria'dan.










Meksika'da bu sene bagimsizligin 200ncu, devrimin 100uncu yili kutlaniyor. onun icin yeterince emiliano zapata, pancho villa fotografi, stencili gormek mumkun etrafta. herkes bundan bahsetmeyi, kutlamayi da seviyor. onemli tabii, her memlekete nasip olmuyor toprak reformu...






Monte Alban bizim gordugumuz en son antik sehir oldu. baska yorum yok...









oaxaca'dan basladigimiz yere donduk. bu sefer DF'te (burda oyle diyorlar Mexico City'ye) merkezde kaldik. onu da ikinci bi yaziyla anlatalim dediiiik...