26 Ekim 2009 Pazartesi
sadece foto
simdilik bi kac foto. iki gune machu picchu yolunda olacagiz. ama once biraz denizaslani, bortu bocek, vaha fotosu.
23 Ekim 2009 Cuma
Mirafloresten kacis…
Sehir bizi yuttu. Cikamadik yine. On gun kaldik. Cogunlugu maalesef, utanarak soyluyoruz ki, mirafloresteki starbukunde gecti. Kahve hem hesapli, hem guzel, e bi de internet var. sahane. Bi pazar gunu ogleden sonrasi, bayagi piknik yaptik starbukunde.
Neyse, yigitin bi kac gorusmesi vardi Lima’da. Kaldikca kaldik bizde. Daha kalsak goruscek cok da yer vardi. Ama aaaa yeter be… trafige takil, dvd seyret ,sokaklarda dolan, ikmal diye alisveris yap derken bayagi rutine girdik.
Sehrin bazi yerlerini yine makyajlamislar. Hatta fazla makyajlamislar. Miraflores, barranco, san isidro gayet eli yuzu duzgun yerler. Sik magazalar, buyuk binalar,... eski sehir merkezi yine ayni. Plaza de armas, kilise, hukumet, belediye uclusu… ortasinda havuz olmazsa olmaz. Guzelce yenilenmis. Biraz da turistik tabii yine. Ote yandan sehir boydan boya pasifik kiyisinda. Biraz yuruyunce denize variyorsun. Sehrin icinde elinde sorf tahtasiyla dolasanlar felan gorulebiliyor. Su sogukmus, hava zaten sicak olmadi. Ilkbahardaymisiz. Araliktan itibaren yagmurlu ve sicak mevsim geliyormus.
Ama sehir olunca insanlarla tanismak da mumkun oluyor. Mesela mancorada karsilastigimiz asli ve zeynebin, aslisi aradi.lima’dan la paz’a kadar beraber gidiyoruz. O da bize evinde kaldigi arkadasini tanistirdi. Couch surfing yapiyorlarmis, asliyla zeynep bi suredir. Merak edenler icin hospitality club gibi. Couchsurfing.com galiba. O arkadasi, Fernando, bizi san isidro’da pisco sour icmeye goturdu. Yumurtayla yaptiklari bi kokteyl. Leziz. Bi de maracuyá sour var, o ayri leziz. Sonra da barranco’ya baska bi mekana gittik. Yola cikmadan once yine cok icmeyi basardik.
Ama arada, ozsel’in arkadasi giancarlo’yla bulustuk. Kendisi bankaci. bizi eski sehirdeki tanta diye bi lokantaya goturdu. Bi kere de yine mirafloreste ciktik. Biraz peru ekonomisi, biraz peru tadlari… gayet iyi oldu. Bize Barranco’da bi iki yer onerdi.
Barranco da gayet gece hayati olan bi yermis. Cumartesi aksam pisco diye bi yere gittik. Nisantasi house café tadinda iste... Sonra kendimiz bakinalim dedik. Bodrum barlar sokagina daldik. Salsa, tisko vs… bi bira icip kactik.
El hueco diye bi cd pazarindan bahsettiler. Gidip 3 tanesi 5 solese mp3 aldik. Peruvian rock! Yeah! Kocaman kemeralti, tahtakale gibi bi yer. Bi de dogubanki gorelim diye polvos azules’e gittik. Ordan da 2 tanesi 10a cd aldik. Sahane alisverisler! Ama gerisi yalan. Pek bisiy alincak yerler degil.
Mirafloresin sonunda larcomar diye bi alisveris merkezi yapmislar. Pasifik manzarali oldugu icin kabul edilebilir bi yerdi. Orda da fast food falan yedik arada bi iki tane.
Son gun bi muze gorelim diyerekten museo nacional’e gittik. Once yine moche, inca vs canak comlegi gorduk, ki cok ilginc seyler vardi. Baska bi katta ucurtma sergisi, bi katta da 1980-2000 arasindaki olaylarla ilgili bi fotograf sergisi. Fotograflarda orgut (Sendero luminoso-MRTA) surda su katliami yapti, devlet burda bu kadar sivil oldurdu gibi aciklamalar vardi. Bu konuyla ilgili kurulan ombudsmanlik hazirlamis sergiyi. Bi gorusmede de su anda ulkenin en guvenilir kurumu oldugunu soylediler. Sergi bize cok objektif gorundu. 200’den sonra bir gercekler ve baris komisyonu kurulmus. Sonra da ombudsmanlik. Tabii dusunduk, ombudsmanin turkcesi nedir? Bi kac tane de biz de olsa iyi olmaz mi?
Bu sefer uc kisilik ekibimiz rotayi hazirladi. Once ballestas adalarini gormeye, çöle, Ica’ya, huacachina’da kalmaya. Ertesi gun cuzco’ya, ordan bi iki gunde de machu pichu’ya.
Lima’dan Sabah 9.30 biletli otobusumuz, 10.30 gibi kalkti. Ogleden sonra ica’ya vardik. Ica’dan taksiyle yakinindaki vahaya gittik. Bayagi colun ortasinda vaha, etrafinda oteller felan… Hemen otelimizi bulup esyalarimizi biraktik. Ilk girdigimiz otelde zeynep varmis. Burasi için iyi dedi. Tura gidiyomus. 10 dakka sonra. hemman atladik biz de.
Buggy turu aldik. buggy cip gibi bisiy, ama her yeri acik. Yuksek bi araba. Bizimki arabadan cok minibustu. 7 kisi ciktik çöle. Yuksek yuksek kum tepelerini hoplaya ziplaya ciktik indik. Etrafta da bissuru baska buggy, turistler… sonra durduk. Bagajdan boardlari cikardi Antonio. Altini mumladik daha iyi kaysin diye. Bi kac kere denedik. Super basarili degildi ekibimiz ama yine de cok artist fotograflar cekmesini becerdik. Herkes cok eglendi. Wallahi!
Vaha oldugu icin, gol kiyisinda aksam yemegi yedik diger turistlerle. Ertesi Sabah 6.30’a tur aldik. ballestas adalarina. Sabah gozumuzu zor acip minibusle yaklasik 1 saat uzakliktaki piscoya gittik. Yola ciktigimizdan beri hic bu kadar turisti bi arada gormemistik. Yaklasik 20 kisilik, tepesi acik, hizli 5,6 tekne. Daha limandan cikmadan yunuslar geldi. Agir silahli turistlerin hepsi kamera, fotograf makinalarını cektiler. Biz bi kac beceriksiz yunus goruntusu yakaladik. Taze turist hesabı. Uzun, ruzgarli bi yoldan sonra adalara vardik. Her yer sadece kus. Martilar, pelikanlar, sadece Sili’de ve burda gorulen ucabilen penguenler, daha normal penguenler, adini bilemedigimiz kirmizi gagali kuslar, ve bi kac cesit kus daha. Ama en onemlisi deniz aslanlari. Aksamlari besleniyomus sefa pezevenkleri. Ooole bi yatmislar ki o taslarin ustune. Kendilerini ordan oraya atarak dinleniyolar. 17 kg et yiyolarmis bi gunde, surda disiler toplaniyomus, burda erkekler kapisiyomus… discovery channel… 4-5 senede bir gelip adadaki kus pisliklerini topluyorlarmis. Gubre olarak kullaniliyomus… e tabii kokuyo bi kisim ada… bekciler de el salladi gecerken. neyse bu da cok keyifliydi.
Donuste cuzco biletimizi aldik. 16 saate hazirlandik. Cruz del sur buralarin uzun yol sampiyonu. En guvenli, en temiz en en en… ama 16 saat beah!...
Resimler icin lejand:
bi tanesi giancarloyla. yemekten sonra.
plaza de armas, lima, biz.
mirafloresten denize bakisss...
trujillo'dan limadan, geriden gelen fotolar
17 Ekim 2009 Cumartesi
Lima diye geldik, mirafloresteyiz iki gundur…
Trujillo’dan Lima’ya geldigimiz otobus sahaneydi. Línea Turizm. 8 saatte sehre geldik, ama bir bucuk saatte terminale ancak geldik. Hava hafif kapaliydi. Bi de les gibi pazartesi sabahi trafigi. Cok bisiy beklemiyoduk zaten. Limaya gidiyoruz deyince, Herkes, gri, cirkin, sikici gibi seyler soylemisti. Biz hemen, “kalmak icin daha iyi olur” dedikleri, eski lima’nin disindaki miraflorese gittik. Biraz yer aradik. Bir aksamlik bi yer bulduk. Gazetede aksama depeche mode konseri oldugunu gorduk. Bilet satilan bi yer bulduk, hatta bilet de bulduk. Sonra ertesi aksamlar icin biraz yer baktik, bi tane de temiz, guzel bi yer bulduk.
Konsere taksiyle gidelim demistik. Hosteldeki enrike bize dolmus tarif etti. “Bi tanesine binin avenida larco’dan, Javier prado’da inin. Ordan da pradoyu gecene binin. Monumentale gidiyo mu agbi, diye sorarsiniz” dediii… tamam konser buyuk. E gidis toreni de iki saat surdu boylece. Ilk dolmusa bindik. Bayagi bildigimiz maslak dolmuslarindan. buyukdere gibi bi yerde gidiyo. Ayni sacma sapan hareketlerle kullaniyolar falan. Ama salsa caliyo. Ha bi de doluyo! Full! Neyse, inecek yeri kacirmadan indik! Ikincisine biraz yuruduk. saat 9daki konsere 7 gibi yola cikmistik. Is cikisi trafigi, bi de ikinci dolmus yonunde herkes konsere gidiyomus. Dolmuslara binmek mumkun degil! Ittir kaktir. Taksiler ya dolu, ya almiyo. Yurusek ne kadar surer dedik amcaya. Ooo, iki saat, dedi. Meger biz bayagi sehri katediyomusuz. O arada arka yoldan bi tane bos minibús geldi. Iki saat diyen amca kos kos dedi, atladik. 9 gibi indigimiz yerde yine ayni amca bize triportor cevirdi bi tane. Konsere giden baska bi iki kisiyle alete bindik. Dattiri dat… kapiya kadar gittik. 9 bucuk gibi girebildik. Daha baslamamislardi.
Tabii ki sahne oldugumuz yerden cooook uzakti. Ama kalabalik, muzik vs iyi geldi. Iki kere donduler. Bilet aldiktan sonra butun gun personal jesus soylemistik. Ikinci cikista onu da soylediler, tamam oldu. Bunun ucuncusu olmaz deyip, hemen cikisa yoneldik. Mini cakal modeli. Yine de bizden once de cok cikan olmus. Kararli bi sekilde taksi aradik. Antin kuntin, 3-5, olur olmaz, anlastik bi tanesiyle cok temiz donduk.
Sabah yeni buldugumuz yere gectik. Sonra ikmal yapmaya ciktik. Once seyahat ceki icin bankaya. Sonra larco del mar’a gittik. Deniz kiyisina Guayaquil’deki maleconun sadece alisveris merkezi olanini yapmislar. Tam kiyi degil tabii, bilmemkac metre tepesinde. Donuste Manolonun yerinde bi kahve, bi churros, serbetsiz lokma gibi bisiy. Yarina bi kac gorusme, belki sightseeing felan. Pazartesiye kadar lima’dayiz. Sonra cuzco. Bilet bakmamiz gerekiyomus hizlica…
Konsere taksiyle gidelim demistik. Hosteldeki enrike bize dolmus tarif etti. “Bi tanesine binin avenida larco’dan, Javier prado’da inin. Ordan da pradoyu gecene binin. Monumentale gidiyo mu agbi, diye sorarsiniz” dediii… tamam konser buyuk. E gidis toreni de iki saat surdu boylece. Ilk dolmusa bindik. Bayagi bildigimiz maslak dolmuslarindan. buyukdere gibi bi yerde gidiyo. Ayni sacma sapan hareketlerle kullaniyolar falan. Ama salsa caliyo. Ha bi de doluyo! Full! Neyse, inecek yeri kacirmadan indik! Ikincisine biraz yuruduk. saat 9daki konsere 7 gibi yola cikmistik. Is cikisi trafigi, bi de ikinci dolmus yonunde herkes konsere gidiyomus. Dolmuslara binmek mumkun degil! Ittir kaktir. Taksiler ya dolu, ya almiyo. Yurusek ne kadar surer dedik amcaya. Ooo, iki saat, dedi. Meger biz bayagi sehri katediyomusuz. O arada arka yoldan bi tane bos minibús geldi. Iki saat diyen amca kos kos dedi, atladik. 9 gibi indigimiz yerde yine ayni amca bize triportor cevirdi bi tane. Konsere giden baska bi iki kisiyle alete bindik. Dattiri dat… kapiya kadar gittik. 9 bucuk gibi girebildik. Daha baslamamislardi.
Tabii ki sahne oldugumuz yerden cooook uzakti. Ama kalabalik, muzik vs iyi geldi. Iki kere donduler. Bilet aldiktan sonra butun gun personal jesus soylemistik. Ikinci cikista onu da soylediler, tamam oldu. Bunun ucuncusu olmaz deyip, hemen cikisa yoneldik. Mini cakal modeli. Yine de bizden once de cok cikan olmus. Kararli bi sekilde taksi aradik. Antin kuntin, 3-5, olur olmaz, anlastik bi tanesiyle cok temiz donduk.
Sabah yeni buldugumuz yere gectik. Sonra ikmal yapmaya ciktik. Once seyahat ceki icin bankaya. Sonra larco del mar’a gittik. Deniz kiyisina Guayaquil’deki maleconun sadece alisveris merkezi olanini yapmislar. Tam kiyi degil tabii, bilmemkac metre tepesinde. Donuste Manolonun yerinde bi kahve, bi churros, serbetsiz lokma gibi bisiy. Yarina bi kac gorusme, belki sightseeing felan. Pazartesiye kadar lima’dayiz. Sonra cuzco. Bilet bakmamiz gerekiyomus hizlica…
15 Ekim 2009 Perşembe
Mocheler, lambayequeler, chimular en son inkalar…
Sonunda bekledigimiz tarihiii gezilere basladik. 9-10-11 ekimde chiclayo, trujillo gezdik. gezdik ama mesela, mocheler nasil bitti, neden kayboldular ogrenemedik. Cunku ellerindeki kalintinin %80i daha acilmamis. Acilanlar da fena durumda, ama en azindan bi fikir veriyor.
Chiclayo’dan aldigimiz ilk tur bizi bay sipanin mezarina/piramidine, sipan muzesine, bi de tucume muzesine goturdu. Fiyatlar ekvatordakine gore daha iyi. Ama muzeler bazi durumlarda inanilmaz tesisler, bazilarinda yine sanki bi free-enterprise durumu var gibi…
Mezarlardaki adamlarin uzerinden cikardiklari seylere gore, burunlarina agizlarini kapatan bisiy takiyorlar. Hem sesi yukseltiyomus, hem de duygulari gostermiyormus. Buyuk adam, buyuk agizlik hesabi… Bi de kralin taktigi kupeler icin kulak gerek! Kocaman kupeler. Biri gomuldukten sonra, uzerine digerí, uzerine digerí diye gitmisler. Tapinaklar ust uste. Kocaman sehirler var daha kazilmayi bekleyen.
Aksam televizyonda 5i bi arada starwars vardi. Yemekleri odada yemek uzere, sizana kadar seyrettik. Sabah 6da, otobuse binerken kameraya cektikleri bi sirketle, trujillo’ya geldik.
Chiclayo Trujillo arasi uc saatmis, burada da Mocheler, Chimular ve en son Inkalar varmis.. daha cok piramit var... Yine cok buyuk bir bolumu acilmamis.. Piramit ve muze disinda bir de kralin sarayini gorduk. Duvarlar susleme dolu, kimisi rengarenk, yine yuzler, yilanlar, tilkiler, kuslar.. Peru da pasifikle andlar arasi col, arkeolojik bolgede heryer kum tabii… Ispanyollardan sonra mezar hirsizlari yine pek birsey birakmamis.
Trujillo ’da planimiz tura katilip ertesi gun huanchaco’da kalmakti. 2 kmlik dalgalar var, dediler. Turun son duragi orasiydi. Inip kalicaktik. Turda tanistigimiz yeni zelandali dean martin, gercekten adi bu, huanchaco’da da hava deniz de soguk dedi. Hemen vazgectik. Gece otobusuyle limaya gidelim dedik. Dean 4 aydir dolasiyormus. 2 ay brezilyada kalmis. limadan eve donecekti. Fekat gel gor ki, bu sefer de 4 gunluk bi tatilin son gunune denk geldik. Pazar aksam eve donus trafigi, limaya otobus yok. Dean’e bi kisilik bi yer bulduk. Biz de ertesi geceye aldik. Trujillo´da bi gun gecirsek fena olmaz demistik. Iyi de oldu.
Kalacak yer baktik.yine hosteltrail.com’dan. Kocaman bi evin bazi odalarini kiraliyor Carmela teyze. Odalar kocaman, temiz vs. bizimle ayni tura katilan jan’la hanna da orda kaliyormus. Yine bi basimiza neler geldi neler sohbeti yaptik evin avlusunda.
Sabah 12de odadan zor ciktik. Eski sehir sanki ortasinda kalmis sehrin. yine bir kac guzel duzenli sokak, bir, iki katli renkli binalar, bi kisim “ferforjeler”, pencereler, bir iki buyuk meydan, renkli suslu kliseler ve hooop bir iki sokak sonra kohne, karanlik, carpik curpuk, gri, gercek sehir... Guzel bir ogle yemegi yedik, ya da cok actik. corbadan cikan ve tirnaklarla bize dogru bakan tavuk bacagina pek aldirmadik… sonra oyuncak muzesi. acikcasi kucuk bir bolum yerlilere ait donemlerdendi. oyuncaklarin kalani avrupadan 1900 – 1950 arasi donem trenler, bebekler, arabalar, kuklalar… cok guzel oyuncaklar vardi... gerisi biraz daha sokaklarda dolas, yine uzun zamandan sonra guzel kahve bul ve yola hazirlanla gecti. zaten artik 15dkya terminale dogru hareketlenmek lazim…
10 Ekim 2009 Cumartesi
Ekvator bittttt
Ertesi gun, 5i Pazartesi, oglene dogru yola cikalim onun icin hizlica cuenca’yi gezelim dedik. Once calle larga uzerindeki las culturas aboriginas muzesine gittik. Cok guzel muzeydi. Bissuru fotograf cektik. Iste rengi vs. anlatmislar ama ne ise yaradiklari anlasilmiyor. Kocaman bi muze ama bakimsiz bi evin icine yapmislar gibi. gez gez bitmedi.
Baska bi aborijin muzesi, 3-6 arasi acikmis, donduk, 6dan once kapanmis. Arada da bi tanesini bienal hazirligi oldugu icin kapatmislar, onu da kacirdik. Ama yine sahane yemek yedik. Bu arada sokaklar falan da gayet guzel . bi iki tur sirketi gezdik. Bi tanesi 3,5 saat yurumemiz icin para istedi, bi de yagmur yagabilir, kaucuk botlar da bizden, dedi. Oburune kendi sattigi tur icin, machu pichu’ya gitcekseniz buna gerek yok dedi. E vazgectik. Ertesi gun huaquillas’tan peru’ya gecelim dedik.
Once yerliler yine yolumuza tas koydu. O bolgede hala yollari kapatiyorlarmis. Biz uzun yoldan gitcez dedi, Azuay turizm. Sonra yolda haber aldik, yollar acilmis. Paranin bi kismini iade ettiler. Zaten binerken de machalaya kadar alabilmistik, oburleri gitmiyordu, machalada indik. Yolun ortasinda, yoldan gecen CIFAlari beklemeye basladik. Bekleme yerinin degnekcisi falan var, ama bi yer yok, yolun ortasi. Ama geldi. Hatta ikincisine ancak binebildik. Bu sefer bizi huaquillasa birakti. Ekvatordan cikisa. Pasaportlari hallettik. Yine yolun karsisina gecip, baska bi cifayla mancoraya bilet aldik. Bu sefer o karsi tarafta pasaport islemleri icin bekledi. Tumbes. Peru’da pasaport isi sorunsuz oldu. Soles aldik. 1$ 3 soles gibi. ATM’ler ekvatordan beri calisiyo. Mancoraya indik.
Ama etrafta otel goremedik, yurumeye basladik. Peru sinirindan binen arjantinli hippicanlar tarif ettiler. O ara bi internet kafe gorduk, girdik. Cikista, san agustinde turk olduklarindan suphelendigimiz iki arkadasa iyi aksamlaar dedik. Hemen bizi otellerine goturduler. Zeyneple asli. Ispanyadan, arjantinden baslamislar, kolombiyadan iniyorlarmis… tam bi sahil oteli bulduk onlar sayesinde. Deniz muthis gorunuyo. Hava sahane. Ortam kum. Bi de super triportorler var. Motorlari uc teker yapip sahane araclar yapmislar. Bissuru var. Yemek yedigimiz yerde martinle konustuk. 10 senedir calisiyomus. Asagida surf kursu var dedi, hemen bi iki bisiy satti.
Aksam yururken asliyla zeynebi gorduk. Bi bira ictik, sahil kasabasi yol ustunde. Reklamciymislar. Asli ispanyolca ogrenmek icin arjantine gitmis. Zeynep de barselonada ispanyolca ogrenip gelmis. Hemen bi basimiza neler geldi sessioni yaptik. Her sohbet ettigimiz baska bi turistle benzer bi durum oldu. Otele donerken place point diye bi yer gorduk. Ama pek bi place yok, daha cok point. Iki masa bi bar. Once silvainle tanistik. Fransadan 9 ay once gelmis. Arjantin, brezilya, boliviada gezmis. Montanitaya gidicekti, bileklik yapip satmaya, gitme dedik. Bi yandan gunduzleri empanada yapiyomus, sahilde satiyomus. Arjantinli bi kac yine hippican bugun acmislar. Zaten bi muzik seti, bi bar falan… neyse, yandaki bakkaldan bira alip sohbet ettik. O arada mekanin sahibi choco geldi. O da sorf dersi veriyomus, onu satmaya calisti. Cok fena fiyat kirdik, yemedi.
Oglen gibi indik denizlereeee. Hava hala guzel. Saat 2 gibi carlosla anlastik bi saat sorf dersi. Unzile yorgun oldugu icin sadece ben yaptim. Cok eglenceliydi. Ogleden sonra da kendim denedim. Meger adamlar bayagi itiyormus. Asil mesele dalgayi yakalamakmis. Yakala dalgayi… tobeee...
Oglen orda mi burda mi yemek yiyelim derken, chicharones mixto yedik. Kizarmis deniz mahsulu, onden de balik sevichesi. Leziz. Aksamki yemekte biraz israrciydik. Pilavin pismesini bekledik. Bayagi bekledik. Sonra iki meyva suyuyla kandirmaya calisti.
Bi gun daha sahilde kaldik. Kalalim dedik. Gitmek istemedik aslinda. 9u sabahi chiclayo’ya giden Turelaya bilet aldik. Chiclayoda otel sicanda yer bulduk. Nerdeyse sevimli diycez. Pazara gittik bi. Gitmeden yarinin hatta nerdeyse obur gunun de turunu bulduk.
Fotograflarin ilki mancora. digerleri chiclayodan pazar ve bi iki grafiti. her gittigimiz sehirde acayip bi grafiti durumu var bogotadan beri, yeri gelmisken dedik...
5 Ekim 2009 Pazartesi
riobamba-alausi-cuenca
Riobamba yolu mesakkatliydi. O yolda yaslandigimizi iddia edenler de var. Soyle ki, yorucuydu. San agustin yolu kadar degil tabii. Ama inen binen, satici, film vs… e iste riobambaya yaklasirken ayagimizin altindaki cantadan, e yuh!, bi kac parca oyuncagimizi almislar. polise bile gitmedik. Ben o tavuk satan pezevenkten cok supheleniyorum ama ne farkeder?... ha, maalesef bi kac yer icin fotograf yok.
Riobamba’daki otelimizin yeri sahane. Guide’da en temiz anlatilan otel. El Tren Dorado. Fekat ertesi sabahki trene yer kalmamis. Alausi’den ikinci kismina yetismek gerek. Iste boyle andlara tirmanip, ordan asagiya inerken, trenin ustunde… herkes bayilmis. Alausiye gittik otobusle. Tren istasyonu o kasabanin icindeki en temiz, en piril, en turist sey. Etrafinda da turistler gunesleniyo felan zaten. Du bakalim… tren geldi 11 gibi. Otobusu raya oturtmuslar, sofore de makinist sapkasi! Sahane… 40 kisi, 40i birbirinden turist… 1,5 saat dagin eteklerinde sacma sapan dolandik, donduk. Simdi burada duracagiz,su soldaki dagda iyi bakarsaniz bir yerli yuzu var. Allaa allaaa… burada da seytan burnu. Cunku bakin burna benziyo. Hhhmmm… burasi da koleler dinamitten anlamadiklari icin patlamadan kacamamislar, 4000i olmus. Ya da baska sebeplerle olmusler iste… alllaaaam… bari trenin ustune ciksak felan, bi saclari savursak, latin amerikan tribi yapsak… otobusun tepesine cikilmaz ki. Ya riobambadan baslayan kismi sahane, ya da yine bi turistik durumlar var…
Tren donunce, Alausi’den Cuenca’ya gitmeye calisiyoruz. Fekat yerliler yeni anayasayi yanlis anladiklari icin o yolu kapatmislar. Iki alman “biz gideriz, olmadi oralarda bi yerde kaliriz” dedi. Iki turk de bunun ustune, “biz hemen riobambaya donup yatalim, yarin ola hayrola” dedi. Ordaki ekvatorlu teyze de “ne gidiyonuz riobambaya, kalin burda. Burdan zaten geccek o otobusler” dedi. “Ha, acilmazsa guayaquil’e gidersiniz, oraya da burdan daha yakin”. E turklerin de aklina yatti. Kasabaya geri donduk. Boylece iki kere oraya inen yokusu da cikmayi garantiledik. San pedro hostelde yer bulduk. Hersey temiz, perdeler o eski dikey ofis perdelerinden. O perdeyi acinca da arkadan bir san pedro heykeli cikiyor. Cok acayip! Renkli felan.
Buraya heykel parantezi. Rio´daki o heykel durumu bogotadan beri gittigimiz buyuk kucuk her sehirde var. Zaten daglik yerler oldugu icin hac olsun, kolu acik ya da kapali olsun bi isa, bi hiristiyanlik durumu. Iste bunun alausi versiyonu da renkli bi san pedro heykeli olmus…
Sabah erkenden ciktik yine la patria ofisine. Teyze, hala yol kapali dedi. Indik, Guayaquil otobusune. 4 saat Guayaquil. Yaklastikca isindi. Yarim saat sonraki Cuenca otobusune iner inmez bilet aldik. Bi sigara bile icemeden, su ikmali yapip devam ettik. Bayagi yorucu oldu. Yaklasik 9 saat.
Cuenca’yi da merak ediyorduk. Hemen quito’dan el cafecito’nun Cuenca subesine gittik, evet nerdeyse butik zincir hostel. Yine cici bi oda, yine yemek yiyecek fazla yer yok. Cefecito’da yemekten sonra yatalim dedi. Cumartesi icin erken, cafecito’yla yanindaki yerler icin de erken bi saatmis yatmak icin. Bi taraf yine reggeaton, bak birakmiyo pesimizi, obur taraf ispanyolca rock. cikacak halimiz de yok.
Sabah misyonumuz var. Alisveris tamamlanacak. Mall mal gezdik. Ama eksiklerin hepsini tamamladik. Sehri yarin gorecegiz de, sonrasinda vilcabamba ve mancora gibi iki secenek var. Henuz karar vermedik.
Bu Sabah itibariyle vilcabambaya ikna olduk. Bi pasifik kiyisi hezeyani daha yasamamaya karar verdik.
bi son not daha: bu kadar cok yazmamizin sebebi tabii ki yeni oyuncaklar! foto da geliyor...
o yavan diyenler kendilerini bilirler.
Riobamba’daki otelimizin yeri sahane. Guide’da en temiz anlatilan otel. El Tren Dorado. Fekat ertesi sabahki trene yer kalmamis. Alausi’den ikinci kismina yetismek gerek. Iste boyle andlara tirmanip, ordan asagiya inerken, trenin ustunde… herkes bayilmis. Alausiye gittik otobusle. Tren istasyonu o kasabanin icindeki en temiz, en piril, en turist sey. Etrafinda da turistler gunesleniyo felan zaten. Du bakalim… tren geldi 11 gibi. Otobusu raya oturtmuslar, sofore de makinist sapkasi! Sahane… 40 kisi, 40i birbirinden turist… 1,5 saat dagin eteklerinde sacma sapan dolandik, donduk. Simdi burada duracagiz,su soldaki dagda iyi bakarsaniz bir yerli yuzu var. Allaa allaaa… burada da seytan burnu. Cunku bakin burna benziyo. Hhhmmm… burasi da koleler dinamitten anlamadiklari icin patlamadan kacamamislar, 4000i olmus. Ya da baska sebeplerle olmusler iste… alllaaaam… bari trenin ustune ciksak felan, bi saclari savursak, latin amerikan tribi yapsak… otobusun tepesine cikilmaz ki. Ya riobambadan baslayan kismi sahane, ya da yine bi turistik durumlar var…
Tren donunce, Alausi’den Cuenca’ya gitmeye calisiyoruz. Fekat yerliler yeni anayasayi yanlis anladiklari icin o yolu kapatmislar. Iki alman “biz gideriz, olmadi oralarda bi yerde kaliriz” dedi. Iki turk de bunun ustune, “biz hemen riobambaya donup yatalim, yarin ola hayrola” dedi. Ordaki ekvatorlu teyze de “ne gidiyonuz riobambaya, kalin burda. Burdan zaten geccek o otobusler” dedi. “Ha, acilmazsa guayaquil’e gidersiniz, oraya da burdan daha yakin”. E turklerin de aklina yatti. Kasabaya geri donduk. Boylece iki kere oraya inen yokusu da cikmayi garantiledik. San pedro hostelde yer bulduk. Hersey temiz, perdeler o eski dikey ofis perdelerinden. O perdeyi acinca da arkadan bir san pedro heykeli cikiyor. Cok acayip! Renkli felan.
Buraya heykel parantezi. Rio´daki o heykel durumu bogotadan beri gittigimiz buyuk kucuk her sehirde var. Zaten daglik yerler oldugu icin hac olsun, kolu acik ya da kapali olsun bi isa, bi hiristiyanlik durumu. Iste bunun alausi versiyonu da renkli bi san pedro heykeli olmus…
Sabah erkenden ciktik yine la patria ofisine. Teyze, hala yol kapali dedi. Indik, Guayaquil otobusune. 4 saat Guayaquil. Yaklastikca isindi. Yarim saat sonraki Cuenca otobusune iner inmez bilet aldik. Bi sigara bile icemeden, su ikmali yapip devam ettik. Bayagi yorucu oldu. Yaklasik 9 saat.
Cuenca’yi da merak ediyorduk. Hemen quito’dan el cafecito’nun Cuenca subesine gittik, evet nerdeyse butik zincir hostel. Yine cici bi oda, yine yemek yiyecek fazla yer yok. Cefecito’da yemekten sonra yatalim dedi. Cumartesi icin erken, cafecito’yla yanindaki yerler icin de erken bi saatmis yatmak icin. Bi taraf yine reggeaton, bak birakmiyo pesimizi, obur taraf ispanyolca rock. cikacak halimiz de yok.
Sabah misyonumuz var. Alisveris tamamlanacak. Mall mal gezdik. Ama eksiklerin hepsini tamamladik. Sehri yarin gorecegiz de, sonrasinda vilcabamba ve mancora gibi iki secenek var. Henuz karar vermedik.
Bu Sabah itibariyle vilcabambaya ikna olduk. Bi pasifik kiyisi hezeyani daha yasamamaya karar verdik.
bi son not daha: bu kadar cok yazmamizin sebebi tabii ki yeni oyuncaklar! foto da geliyor...
o yavan diyenler kendilerini bilirler.
Montanita montanita dedik, okyanusun kiyisinda karaya vurduk… Ordan Guayaquil’e…
Quito’dan artik gitmemiz gerek dedik, yola ciktik. Quitumbe terminaline gideceksiniz dediler. Biz de gittik. Zaten 1 saat terminale gitmek suruyor. Ama havaalani gibi yer yapmislar. Reina del caminodan aldik klasik 13 -14u yola ciktik 9 saat Puerto Lopez´e 1 saat kadar da Montanita´ya, gece yolculugu..
Sabah 6 bucuk los cabanas de pakalorodayiz, rutubet kokulu, bol sivrili, guzel odamiz.. . hemen yattik. Bir gece oraya dayanabildik ve kactik.. tabii arada plaj cok guzel, pasifik etkileyici, dalgalar, yengecler, hala isimlerini ogrenemedigimiz o koskoca kuslar... ama iste hava buz sans bu yaa yanlis zaman… bir kac sokak var. Barlar, restoranlar, hosteller bi de evler. Sokakta elisi satanlarin cogu arjantinli hippicanlar. Kicindan sortu dusen sorfcu agbilerle takilanzi… hava guzel olsa sorf yapalim, denize girelim de, diil iste. eee oda kotu, hava kotu kactik tabii inceden... Guayaquil.
Cooperativa Liberta de Peninsula! 10 numara otobus! Yolculuk kisa bu sefer ama olsun. Guayaquil icin kimse iyi bisiy dememis, ama bi kac guzel fotograf gorduk, gidelim dedik. Guayaquil’in takimi Barcelona. Arma ayni. Sehirde de bi barselona havasi var. Malecón 2000 diye bi yer yapmislar, gercekten maremágnum’un etrafi misali. Bi kac kilometre boyunca nehir kiyisina gayet kocaman, sik, bahceli mahceli, TESIIISS yapmislar. Hemen arkasindaki caddede kocaman binalar, etrafta heykeller, dizayn atraksiyonlari felan. Bayildik. Boydan boya yuruduk. Oncesinde de 444 basamakli merdivenden tepeye, ordan da fenere tirmandik. Sehir harika gorunuyor. Ortasinda bir ada var, iki tarafa baglamislar iki kopruyle vs vs… malecon’u bitirince, bisiyler icelim diye ciktik. Bi caddede yuruduk, o da gayet duzgundu. Ama gidecek bi yer bulamadik. Gercekten yoktu. Biz bulamamis da olabiliriz… hostele taksi. Bi sokak arkaya gecince taksiyle sehir bambaska bi yer oldu. Her yer getto misali. Baska bi gettodaki hostelimiz de ilk gittigimizde “bunun burda ne isi var” dedirtmisti.
Araya taksi parantezi. Bogota’da taksiler, taksimetreden hesaplanan bi tabloyla calisiyordu. Hic olmazsa olculebilir bisiy. Quito ve Guayaquil’de ne tutturursa. “Suraya gitcem, ne kadar. Olmaz su kadar. Tamam anlastik.” Gelince “ama aradik adresi” diye daha fazla istemek de deal’in bi kismi.
Guayaquil’de ertesi gun de farkli bisiy goremedik. Ikmal yapmak uzere pazar dolastik, corap vb. Muzelerin tam kapanma saatlerinde kapida olmayi da becerince, donduk. Gonzalo diye super seker bi camasirci agbiyle dukkanin icinde sohbet ettik. Adam yunanca biliyomus. Turk diyince yunanca konustu.
Ya bu arada bi anayasa degisikligi, yerliler ve suyla ilgili bi mevzu var Ekvator’da. Ama nooluyo diye sordugumda soyledikleri henuz anlamli gelmiyo. Iki kez bu yerliler yanlis anladilar, suyu ozellestirmiyorlar, kamulastiriyorlar. Onlar ellerinden alinacak saniyor, o yuzden protesto ediyorlar diye duydum. Biz de ayni yerliler yuzunden, blogun ilerleyen bolumlerinde sacma sapan bi sehirde bi gece kalicaz. Neyse butun bu mevzu yerine oturunca anlaticaz.
Turk diyince Gonzalo’ya gezginturk giray’dan bahsetmemek olmaz. Hehehe. 9 aydir geziyormus. Arjantinden baslamis, orda wipe-out’a katilmis. bi okul hikayeleri de var. Neyse simdi meksikaya manitasinin yanina yerlesmeye gidiyor. Monterrey’e gidersek haber vericez. Bi israilliyle bi kac ay dolasmis. Ondan kalan su temizliyici, kulak cibigi, vb bizim akil edemedigimiz ivir ziviri bize verdi. Onlari da cantamiza koyduk. Coook sicak bi saatte hic bi yerde olmadigi gibi hostel’de de bozuk para olmadigi icin gecikerek terminale gittik. Yine marcopolo marka brezilya yapimi ama en az 20-30 yasinda bi otobusle yola ciktik. Riobamba’ya gidiyoruz. Aksam orada olup, ertesi Sabah 7’de kalkan meshuuuuuur Riobamba – sibambe trenine binecegiz. (onden gelen uyari: bok vardi!)
son not: bloga yavan diyenler utansin!
Sabah 6 bucuk los cabanas de pakalorodayiz, rutubet kokulu, bol sivrili, guzel odamiz.. . hemen yattik. Bir gece oraya dayanabildik ve kactik.. tabii arada plaj cok guzel, pasifik etkileyici, dalgalar, yengecler, hala isimlerini ogrenemedigimiz o koskoca kuslar... ama iste hava buz sans bu yaa yanlis zaman… bir kac sokak var. Barlar, restoranlar, hosteller bi de evler. Sokakta elisi satanlarin cogu arjantinli hippicanlar. Kicindan sortu dusen sorfcu agbilerle takilanzi… hava guzel olsa sorf yapalim, denize girelim de, diil iste. eee oda kotu, hava kotu kactik tabii inceden... Guayaquil.
Cooperativa Liberta de Peninsula! 10 numara otobus! Yolculuk kisa bu sefer ama olsun. Guayaquil icin kimse iyi bisiy dememis, ama bi kac guzel fotograf gorduk, gidelim dedik. Guayaquil’in takimi Barcelona. Arma ayni. Sehirde de bi barselona havasi var. Malecón 2000 diye bi yer yapmislar, gercekten maremágnum’un etrafi misali. Bi kac kilometre boyunca nehir kiyisina gayet kocaman, sik, bahceli mahceli, TESIIISS yapmislar. Hemen arkasindaki caddede kocaman binalar, etrafta heykeller, dizayn atraksiyonlari felan. Bayildik. Boydan boya yuruduk. Oncesinde de 444 basamakli merdivenden tepeye, ordan da fenere tirmandik. Sehir harika gorunuyor. Ortasinda bir ada var, iki tarafa baglamislar iki kopruyle vs vs… malecon’u bitirince, bisiyler icelim diye ciktik. Bi caddede yuruduk, o da gayet duzgundu. Ama gidecek bi yer bulamadik. Gercekten yoktu. Biz bulamamis da olabiliriz… hostele taksi. Bi sokak arkaya gecince taksiyle sehir bambaska bi yer oldu. Her yer getto misali. Baska bi gettodaki hostelimiz de ilk gittigimizde “bunun burda ne isi var” dedirtmisti.
Araya taksi parantezi. Bogota’da taksiler, taksimetreden hesaplanan bi tabloyla calisiyordu. Hic olmazsa olculebilir bisiy. Quito ve Guayaquil’de ne tutturursa. “Suraya gitcem, ne kadar. Olmaz su kadar. Tamam anlastik.” Gelince “ama aradik adresi” diye daha fazla istemek de deal’in bi kismi.
Guayaquil’de ertesi gun de farkli bisiy goremedik. Ikmal yapmak uzere pazar dolastik, corap vb. Muzelerin tam kapanma saatlerinde kapida olmayi da becerince, donduk. Gonzalo diye super seker bi camasirci agbiyle dukkanin icinde sohbet ettik. Adam yunanca biliyomus. Turk diyince yunanca konustu.
Ya bu arada bi anayasa degisikligi, yerliler ve suyla ilgili bi mevzu var Ekvator’da. Ama nooluyo diye sordugumda soyledikleri henuz anlamli gelmiyo. Iki kez bu yerliler yanlis anladilar, suyu ozellestirmiyorlar, kamulastiriyorlar. Onlar ellerinden alinacak saniyor, o yuzden protesto ediyorlar diye duydum. Biz de ayni yerliler yuzunden, blogun ilerleyen bolumlerinde sacma sapan bi sehirde bi gece kalicaz. Neyse butun bu mevzu yerine oturunca anlaticaz.
Turk diyince Gonzalo’ya gezginturk giray’dan bahsetmemek olmaz. Hehehe. 9 aydir geziyormus. Arjantinden baslamis, orda wipe-out’a katilmis. bi okul hikayeleri de var. Neyse simdi meksikaya manitasinin yanina yerlesmeye gidiyor. Monterrey’e gidersek haber vericez. Bi israilliyle bi kac ay dolasmis. Ondan kalan su temizliyici, kulak cibigi, vb bizim akil edemedigimiz ivir ziviri bize verdi. Onlari da cantamiza koyduk. Coook sicak bi saatte hic bi yerde olmadigi gibi hostel’de de bozuk para olmadigi icin gecikerek terminale gittik. Yine marcopolo marka brezilya yapimi ama en az 20-30 yasinda bi otobusle yola ciktik. Riobamba’ya gidiyoruz. Aksam orada olup, ertesi Sabah 7’de kalkan meshuuuuuur Riobamba – sibambe trenine binecegiz. (onden gelen uyari: bok vardi!)
son not: bloga yavan diyenler utansin!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)